SOSYAL BİLİMLER NEDİR?
Sosyal bilim, insanların toplum yaşamının koşullarını nesnel olarak ve toplumsal bütün içinde inceleyen bir bilimdir. Amacı; insanların davranışlarını belirleyen toplumsal çevrenin yapısal öğelerini aydınlatmak bu çevrenin oluşumunda, işleyişinde ve gelişimindeki düzenlikleri açıklamaktır.
SOSYAL BİLİMLERİN TARİHÇESİ
Sosyal bilimlerin bilimsel bir disiplin olarak felsefeden ayrılması 19. yy.da gerçekleşmiştir. Batı toplumları bu dönemde hızlı bir değişim içine girmiştir. 1789 Fransız İhtilali ve 1850-1900 yılları arasında yer alan Sanayi Devrimi geleneksel toplum düzeninin büyük ölçüde değişmesine yol açmıştır. Rönesans ve Reform hareketleri, yeni keşifler hızlanan uluslararası ticaret Batı Avrupa’da sanayi devrimini hazırlayan öncüllerdir. Diğer taraftan Fransız İhtilali de kilisenin otoritesini zayıflatmış, Aristokrasiyi yok etmiştir. Önce İngiltere ve Fransa’da sonra Almanya’da sanayileşme ve kentleşmenin etkisiyle değişmeler meydana gelmiştir. Küçük köy ve kasaba topluluklarının yerine büyük kentler kurulmuştur. Aileler topraklarından ayrılmaya zorlanmış köylüler ve zanaatkarlar mülksüz, yoksul sanayi işçisi haline gelmiştir. Erkeklerin yanı sıra kadınlar ve çocuklar da günde 14-16 saat çalıştırılmış. Çocuk ve bebek ölüm oranları artmıştır. Sanayi toplumunun işçi sınıfını oluşturan yığınlar yoksulluk, çeşitli hastalıklar, beslenme, barınma sorunları ile karşılaşmışlardır. Kentlerde toplumsal denetim işlemez hale gelmiştir. Bireysel yaşadıkları sorunları, benzerliklerini görerek yeni dayanışma ve örgütlenme biçimleri geliştirmeye başlamışlardır. Birlikler, sendikalar ortaya çıkmıştır. Bu koşullar toplumsal bütünleşme düzeyini yükseltmiş, karşılaşılan sorunları çözümleme yollarını araştıran yığınlar yaratmıştır. İnsanlar daha önce kabullendikleri konular üzerinde düşünmeye, sorular sormaya başlamışlardır. Birçok kişi değişik biçimde düşünmüş, yanıtlar aramışlardır. Bunun sonucunda toplum kuramları ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler toplum yaşamının urum ve düzenliliklerini anlamayı sağlayacak yeni bir bilim olan sosyal bilimlerin doğmasına yol açmıştır.
SOSYAL BİLİMLERİN ÖNCÜLERİ
İbn-i Haldun (1332-1406)
Auguste Comte (1798-1853)
Saint Simon (1760-1825)
Emile Durkheim (1857-1917)
Karl Marks (1818-1883)
Max Weber (1864-1920)
İBN-İ HALDUN (1332-1406)
İbn-i Haldun’a göre eğer tarihsel ve toplumsal gerçekliklerin bağlı olduğu kanunlar varsa toplum biliminin görevi bu yasaları araştırmak işleyişlerini ve meydana getirdikleri sonuçları bulmaktır. İbn-i Haldun bir toplumdaki ahlak değerlerinin gelenek ve göreneklerin ve insanların dünyayı algılayışının; ekonomi, coğrafya ve beslenme tarzı gibi temel maddi dinamikler tarafından belirlendiğini vurgulamaktadır.
İbn-i Haldun toplumsal olayları açıklayabilmek için toplumu canlı organizmalara benzetmiştir. Çünkü toplumsal hayatın canlılara benzer organları bulunmaktadır. Toplumlar da insanlar gibi doğar,büyür ve ölürler.
Ünlü Fransız düşünürü Roger Garaudy’nin yanı sıra Hilmi Ziya Ülken ve Zeki Veledi Togan gibi sosyal bilimciler İbn-i Haldun’u tarihsel materyalizmin öncüsü olarak değerlendirirler. Teokratik devlet yönetiminin baskınlığı yüzünden uzun süre toplum bilim sahnesine çıkamaış olan İbn-i Haldun’un ancak 19. Yy sonrasında batı bilim dünyasında göreli de olsa anlaşılırlığa kavuştuğunu söyleyebiliriz.
AUGUSTE COMTE (1798-1853)
Sosyal bilimn isim babası Auguste Comte olarak kabul edilir. Comte’ye göre insanlık düşüncesi teolojik, metafizik ve pozitif evrelerden geçmiştir. Teolojik evrede; insan düşüncesi nesnel olay ve olguların nedenlerini doğa üstü güçlerle açıklamak isterken metafizik düşünce döneminde insanlık düşüncesi olayları nedenlerini çok sayıda madde ya da varlık ötesi olarak varsayılan güçlerle açıklamış. Pozitif dönemde ise insan düşüncesi gözlem ve deneyi öne çıkaran olay ve olguların nedenlerini akıl yoluyla kavrama ve anlama sürecine girmiştir.
SAİNT SİMON (1760-1825)
Sosyal bilimin pozitif bir bilim olması sürecinde belirleyici ölçüde rol oynayan kuramcıların başında gelir. Simon’a göre bir çağın bütün düşünce ve ahlak biçimleri o çağın sosyo-ekonomik gerçekliği tarafından belirlenir. Onun toplumsal gerçekliğe bakış felsefesinde “toplumların tüm gerçek güçleri, sonuç olarak sanayileşme sürecinde temellenmektedir” düşüncesi yatar.
Simon’a göre sosyal bilimin temel amacı;
1) Var olan toplumsal gerçekliği açıklamak
1) Var olan toplumsal gerçekliği açıklamak
2) Bu toplumsal gerçeklikten geleceğe yönelik öngörüler üretmek olarak özetlenebilir.
Simon’un sosyal bilim ilkelerini ve amaçlarını özetleyen bir slogan verecek olursak “birbirinizi seviniz ve işlerinizi örgütlendiriniz.”
EMİLE DURKHEİM (1857-1917)
Durkheim öncelikle toplumsal olgu kavramını geliştirerek toplumsal olgunun toplumsal yaşayış üzerinde zorlayıcı ve nesnel bir niteliği olduğunu öne sürmüştür. Toplumsal olgunun bireysel bir bilinçten ayrı bir varlık alanı vardır. Kaynağını da toplumsal bilinçten alır. Toplumsal bilinç; bir nesnel gerçeklik alanıdır ve din, ahlak, hukuk, ekonomi ile geleneksel değerler alanını kapsar.
Durkheim sosyal bilimin oluşma sürecinde geliştirdiği temel düşüncelerden biri toplumsal olayları öznel önyargılardan bağımsız birer nesne gibi gözleme konusu yapmak yaklaşımıdır.
Durkheim’in sosyal bilime kazandırdığı en önemli yöntemsel yaklaşımlardan birisi de, toplumsal gerçeklikler ya da toplumsal olaylar arasında “aynı koşullarda aynı nedenler aynı sonuçları doğurur” kuralına göre nedensellik ilişkisini kurulması yönündeki yaklaşımıdır. Durkheim bu nedensellik ilişkisini sosyal bilime özgü olarak “bir toplumsal olgunun nedeni başka bir toplumsal olaydır” biçiminde formüle etmiştir.
Durkheim toplumsal yapının sosyo-kültürel (din,eğitim,hukuk….) değerler alanını toplumsal bir bilinç olarak adlandırmış ve bu toplumsal yapının bütününü ve bu arada sosyo-ekonomik yapını belirleyicisi olarak kabul etmiştir.
KARL MARKS (1818-1883)
Sosyal bilime ve insanlığın toplumsal değişiminin ve gelişiminin tarihine materyalist felsefe yorumuyla geniş bir açılım alanı kazandırmış bir düşünür ve sosyal bilimcidir.
Marks 18. yy içinde İngiltere ve Fransa’da sanayileşme sürecinin getirdiği sorunların gözlemlerine dayanarak kuramını oluşturmuştur. Marks’ın sosyal bilim için kullandığı yöntem kökeni ilk kez Antik Yunan filozoflarından Heraklitos’un geliştirdiği kabul edilen diyalektik yöntemdir. Marks’ın diyalektik yöntemi toplumsal değişim ve gelişimin dinamiğine uygulanan en genel ilkeler ya da yasalar bütünü olarak tarihsel, toplumsal, ekonomik kuramına temel oluşturmuştur.
MAX WEBER (1864-1920)
Weber sosyal bilimin bilimsel olabilme dolayısıyla nesnel olabilme niteliğini “değer yargılarına” arınmış olan davranış biçiminde görür. Sosyal bilimci toplumsal olayları nesnel ya da yansız bir bakış açısıyla incelemek zorundadır.
Weber sosyal bilimin bir diğer niteliğinin “genellemelere ulaşabilme” niteliği olarak görür.
Weber’e göre sosyal bilim, toplumsal eylemleri anlamak ve bu toplumsal eylemleri kendi nitelikleri çerçevesinde nedensel olarak açıklamak isteyen bir bilimdir. Ona göre insanların içgüdüsel ya da mekanik tepki biçiminde olmayan tüm anlamlı davranışları birer eylemdir. Eylemler kişi için anlamlı olan ve onu belirli bir davranışsal amaca yönlendiren tepkiler bütünü olarak yorumlanabilir.
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
Topses, G.,Topses, M.D. Toplumsal Olayların Bilimi Toplum Bilimine Giriş
İçli, G.,Sosyal Bilimlere Giriş
Ozankaya, Ö., Toplum Bilimine Giriş
Duverger, Ö., Sosyal Bilimlere Giriş
SORULAR
1.Sosyal Bilim nedir?
2.Sosyal Bilimi etkileyen toplumsal olaylar nelerdir? Kısaca açıklayınız.
3.İbni Haldun Sosyal Bilimi nasıl tanımlamıştır? Sosyal Bilimi neye benzetmiştir? Kısaca açıklayınız.